göğsümün martıları
hırçın bir lodosun tepesinde
göğsümün martıları
sen ipincesin, rüzgar bir esse uçacaksın
alay ediyorlar tepemizde
süzülerek
sen kızınca çok güzel oluyorsun
halbuki bir rüzgar esse
bunca ipince değilmişsin gibi
öyle bir toz kondurmama
boyuna bir cesaret
sanki kanatlanıp kendi isteğinle uçacaksın
izin verir mi sanıyorsun ha
göğsümün martıları
dudakların nasıl doğurgan
ısırdıkça sen tomurcuklar patlıyor
nergisler sümbüller karanfiller
hangi birine yetişsem şaşırıyorum
ama lodos da lodos ha
sen yine iyi dayanıyorsun
böyle ipince, üflesem uçacak gibiyken nasıl oluyor da
böylesine bir rüzgarda böyle sapasağlam
kalbimin en orta yerinde
dimdik buyurgan
bir sana bakıyorum bir göğsümün martılarına
geniş geniş bakıyorum
bu benim göğsüm mü Allah aşkına
şaşıp kalıyorum
ama en çok sana bakıyorum
dudakların uzuyor akşamda
uza(n)dıkça çiçekler topluyorum
göğsümün martıları şaşkın
nasıl oluyor da şu havada
akşamın şu vaktinde ben
kanatlarım olmadan uçuyorum
12.03.2023
Galata
seninle Galata'da bir akşamı bölüşmek
suya karşı
martı seslerini bölüşmek köpek havlamalarını
sabaha doğru uzayan boynunu dudaklarını
eski İstanbul'u bölüşmek
soyunmak tüm bildiklerimizden
bilmediklerimize doğru
unuturcasına her şeyi
korkuları atıp koltuğun üzerine
bir ateşi bölüşmek uzun uzun
hiç sönmeyecek gibi
18 .02.2020
aşkhane
martılar bağırıyor (c)ismini akşam yalnızlıklarına
köprünün altındayım
yanımda sarhoş bir sensizlik
beriki rıhtımda hayaline demirlemiş gemilerim
dumanı hep aynı gri
loş heyulalarla bir şehir yapayalnız yükseliyor karşımda
acıtıyor yokluğun apansız
hepten bir haykırış sivri dilli alemlerinden
yer gök arası bir yerde
karlı bir sevdayı tüketiyor gözlerin usul usul
kaşların kirpiklerin hep ayrı telden
hepsi bir başka güzel
hepsi biraz ayrılık
ve akşamın adını yalnızlık koyuyorum yine
ki yalnızlık hiç silinmiyor tarihimden
kelimeler gemici halatları gibi düğümlenirken boğazımda
bir elim cebimde öteki soğuktan al
kazıyorum harf harf adını yüreğimin burçlarına
ki onlar korurdu sevdaları bir zamanlar
şimdi dokunsan yıkılacaklar
05.11.2004
Ri
sanki dudakların vardı biraz da
dudakların öpmeye
bize sisleniyor karanlık
dudakların arasında
sen öpüyorsun geceyi
yalnızlığımı öpüyorsun
dudakların vardı biraz
sanki ellerin biraz da
onlar da nemli geceye
sonra kuruyorlar
biz ıslanıyoruz
üstümüze yağan intiharla
sokak lambası titriyor
ellerin titriyor
ellerin vardı biraz
sanki saçların biraz da
perdeliyor geri kalanı
saçlarında sallanan rengarenk gemi
grileşiyor
sen ona binip gidiyorsun
sen gidince ben hep biraz sensizim
sanki sen hep biraz yalnızlıktın aslında
17.01.2011
ellerinle
duvardaki aksi mi
tren kokan bir geceyi bitiren ellerin(in)
cımbız gibi çekiyor sevişlerimi acılarımdan
bir sevmeye yatıyorum
bir daha kalkmamaya
uzun yoldan gelmişim
ıssız yalnızlıktan
masaj yapar elleri
böylesi görülmemiştir
deler geçer geceyi
elleri sabaha uzanır
eller günahkar sonra
bir kapı açılır
bir kuş belli belirsiz
uzak bir gemi feryadı
sanki bir iç çekiş
bir sabahı daha kucaklıyoruz
ellerinle
30.01.2007
lodos
kim bilir gene kime aşıktım
yalnız bana görünen o deniz üstü kırmızısı
kim bilir neler vardı cebimde
eski(ci)lerden aldığım
tekneler ağlarını topladı
sessizlik bölündü, yalnızlık çarpıldı
işte yara göründü!
kafam hep lodos ...
01.01.2021
satılık
içine düşmüşüm bir bilinmezliğin
her yanım yara bere
kurtarmıyor sevgi ve sözler
hayat kendini söndürüyor çay bardaklarında
ben cıgaramı ve ardından tüm aşkları
sen ayrısın her zaman
biraz da ayrılık son zamanlarda
kendimi asıyorum en tav-anından düşlerimin
kalınca bir sicim bırakıyorum ardımda
ki şahididir son (k)anlarımın
rutubet kokan duvarımda tırnak izleri
pençesinde pişmanlıkların
kendimi tüketiyorum yarınlara
bozuk bir pikap çalıyor zamanımı
satıyor dünlerime
03.05.2004
umut
urgan yastıklara vuruyor başını keder
muğlak bir gece önümde puslu isli sessiz
uğramışız yine o boş eve bir gece yarısı
talaş kokusu yakıyor genzi, göğsümü korku
seviyorsun korkumu, kadın ellerinle
üstünde palto, bu palto ki umut etmeye
sevişiyoruz altımızdan yeri çekiyorlar sevişiyoruz
biz her gece o boş evde sevişiyoruz
18.09.2018
bilinmez
kerpiç duvarlara yazıyorum adını
en soluk harflerimle
ki sadece bilenler okusun aşkı
ve diriltilsin her vapur bağırışında
ya da kimsesiz mızrapında ozanın
şiir midir kim bilir
bilinmez...
aşkı içmeye toplanmışız
kan veriyor derken bir tanesi
yelkovanın ucundan damlıyor
gece uzun soğuk
üşüyor ellerim yokluğuna
hüzün basıyor apansız
gece midir kim bilir
bilinmez...
aşkı bağırıyor martılar
seni getiriyor coğrafyama bu poyraz
gelişigüzel hayaller kafamda
sensiz sabahlara uyuyorum
koyuyorum kafamı sandalın ucuna
sallanıyorum nedenim yok
deniz midir kim bilir
bilinmez...
05.11.2005
çığlık
taksimden tünele uzanan sevdalar tüketiyorum
ve bastıramıyor sevişme ko(r)kuları
çürümüş kalbiminkini
şehir uykuya dalarken
uyanıyorum yeni yalnızlıklara
ve sürüyorum yüzümü
bir intihar çığlığına
19.02.2004
rüya
kararıyor yine gövdelerin
her yanından bir sarmaşık
sımsıkı sarılıyoruz hayata
özlemeye belki
ben seni sevmiş miydim
bir martı mı konmuştu kız kulesine
Edirnekapı’dan Balat’a bakmıştık
sevişmiş miydik o gece
Eyüp saçların senin
neresinden tutsam Haliç
Hezarfen gibi atlasam şimdi
dokunabilir miydim
gitme gidersen bu şehre
düşman olur hecelerim
Tünel’de miydik o gece
sen beni sevmiş miydin
24.01.2008
sensizlik ikindisi
son durağa kadar gitmek varken
yarı yolda iniveriyorsun
hayatımdan
sevmeye emanet bırakılmış
ve anahtarı en yakın mazgala düşürülmüş
kalbim tekliyor
sensizlik ikindisi
terasında kurutulmuş naneler ıslanıyor hesapsız
denizlerim taşıyor
bir dere olmak şimdi
karışmak enginliğine
hatırladın mı çayına limon attığın o ikindileri
her şey bir ölmeye dönüşüyor
değişince denizin rengi
bir elim titriyor ıslaklığından
eh be kadın sen ki korkardın karanlıktan
yalnızlığı seçtin bir gece vakti